15 Şubat 2013 Cuma

burdur bucak kestel dagı gezisi











kestel dağına giderken gördüğümüz ağaçlar bonsai merakımızı fazlasıyla arttırdı

14 Ocak 2013 Pazartesi

banyan bonsai (netten)

BANYAN
The banyan’s thick roots suggest a secret fluidity, like wax, uncommon to plants: frozen over Pitsamai’s shoulder, beginning where bone used to jut from her thin flesh, sliding down her shoulder blades, curling around her upper arm (carefully trained not to restrict movement), stretching across her collarbone and down her breastbone, down the neat lines of her ribs. They frame her right breast. I always think they will flow when Pitsamai is alone, even though she tells me this isn’t the case.
The thick leaves advertise Chiang Mai University. Veins curl in the letters in Thai and English, artificially white against dark green. Pitsamai loves her university.
The tangled trunks rise from her shoulder, as tall as her forehead. Aerial roots dangle from its branches, always reminding me of hair (sometimes tangling with Pitsamai’s hair), and they are my favourite part. I always tilt my head when I kiss Pitsamai’s lips, so the aerial roots brush my cheek. When I kiss the base of the tree, that special place where root is fixed to flesh, the aerial roots tangle in my hair.
I considered, years ago when no skin-tree grew on me, acquiring a banyan. Perhaps it’s retained its allure because I have to be with Pitsamai or another of my girlfriends to enjoy it: a double pleasure, like spicy meat inside a rice ball.
“I am worried,” Pitsamai, biological engineer at Chiang Mai University, said in English.
“Oh, don’t say that!”
The previous night, Kim Cuc had torn off the infected leaf and fastened it in her third notebook. She’d written in the lizard-spined one, summarising this latest infection. By the light of glowing Buddhas, she’d wiped the tears from her cheeks and pretended the sickness was only a small thing, a two-hour stomach upset among the skin-trees.
The look on Pitsamai’s face when she took the leaf from Kim Cuc’s notebook ended that flimsy lie.
They stood on the edge of Pitsamai’s lab, where the Asian skin-trees had been created. Behind them were rows of tables, glass equipment, remote-controlled machines that tended to the cultures and plants in secure and biohazard cabinets. One of Pitsamai’s colleagues sat at a table, inputting data to a computer. Graphs arced across its screen.
Several specimens in the cabinets — skin-trees grafted to synthetic limbs — bore the dark marks of the disease.
“It’s beginning to spread very quickly,” Pitsamai said, “and in many parts of the world. Örn is seeing them in Iceland now. Neroly in Venice has begun a clinic, and noticed a dramatic rise two days ago — partly due to people only just hearing about the clinic, only just getting concerned, but many were new. This afternoon I v-chatted with one of the first cases in Australia. Half the leaves on his tree are brown and shrivelling. I think the skin-trees will die from this.”
Skin-trees were not meant to do that before the person’s death.
Kim Cuc played with the amulet at her throat, hating the nausea that wriggled in her belly like a troublesome naga. “What more can I do to help?”
“Keep collecting samples for me. Talk to some of the older cases in your notebook.” Pitsamai tangled her fingers into Kim Cuc’s. “I know it will be hard, seeing their trees so ill, but I need to know if any of them have managed to slow down the illness’ progression. Or if any of them have got healthier. I’m still trying various treatments.”
Inside the synthetic limbs flowed blood from infected people. Pitsamai and the others had already learned that they battled a virus that passed fluidly from person to person, by sweat and other excretions, flowing into the tree through its thin, nutrient-drinking roots. It was not like a fungus, where removing the affected areas might save the rest of the plant. So far it hadn’t reacted to general or specific antivirals. Containment didn’t work on something so eager to transfer in such a small quantity of liquid.
“Do you want to take some of my blood?” Kim Cuc asked, looking away from the ailing specimens. “Maybe you’ll find a cure with it.”
Such outright selfishness made her guilty, but she couldn’t bear the thought of her durian withering. Maybe, just maybe, Pitsamai would find a cure from one of the injections into her blood. And another sample always helped.
Pitsamai smiled. “Of course I’ll take some.”
After Kim Cuc’s blood filled a small container and Pitsamai found some sugary biscuits, they kissed. Banyan aerial roots brushed Kim Cuc’s ear, drawing a small sigh from her mouth. The banyan’s leaves, speckled brown, rustled against her hair.
“Work hard and well, as always,” Kim Cuc murmured.
“I hope you find something useful, love.”

13 Ocak 2013 Pazar

Japon akça ağaçları – Acer Palmatum

Akça ağaç
Yurdumuzda Karadeniz Bölgesi’nde sonbaharda renkten renge giren, yaprağını döken ormanlarda bolca bulunan ağaçlar genelde akça ağaçlarıdır. Akça ağaçlarının yaprakları, sürgün rengi, yazın aldığı renkler, sonbahardaki dökülme renkleri o kadar güzeldir ki sanki çiçek açmış bitkiler kadar dikkat çekerler. Yerlere dökülen ilginç yapraklar, ilkbaharda açan ve sonra çiçekleri dökülen bitkiler kadar etkileyicidir. (Gövde ve dalların gelişim şekilleri de öyle…)
Akça agaç
Yurdumuzda akça ağaçları en iyi bilen Hayrettin Karaca’dır. Onun kurduğu Karaca Arboretum da (Ağaç müzesinde), Yalova’da bu bitkileri toprakta görebilirsiniz. Zannediyorum müzenin döner sermayeli fidanlığında Akça ağacı fidelerini bulabilirsiniz. (Burası dışında da pek çok yerel serada artık değişik türler boy boy satılıyor, ne aradığınızı bilin yeterli. Belki dev gibi yaşlılarını bile bulabilirsiniz. Şimdiden uyarmalıyım Akça ağaç türleri yaşlandıkça çok pahalı olurlar, fiyatları görünce ürkmeyin!)
Japon akça ağacı
Yapraklar
Tanıtacağım bitki yine Akça ağaç, fakat, doğada fazla boylanmayan türü (5-8 metre). Minik şehir bahçelerine, saksı’da ağaç yetiştirmeye uygun. İsmi, Japon Akça ağaçı (Acer Palmatum).
İthalatın artmasıyla birlikte yurdumuza son 10 senedir bolca giren Japon Akça ağaçları, doğru ortam sağlandığında mükemmel görüntüsüyle modern heykele benzerler. Bu bitki,çit gibi budanmaya müsaittir, ilkbahar da istenildiği gibi şekil verilebilir.
Dünyadaki tüm Japon tarzı bahçelerde, çiçek açan manolyalarla, açelyalar, boncuklu kış bitkileri ya da budanabilen yeşil bitkilerle beraber bolca kullanılmışlar’dır. Yurt dışında serin, rutubetli iklimlerdeki modern parklarda karşınıza çıkıyor. Oralarda, renkleri ve bitkinin tül gibi gelişen dallarını daha çok vurgulamak için 10-20 li gruplar halinde dikerek, sergiliyorlar.
Japon akça ağacı gövde
Yapraklar, yeşil, açık yeşil, sarı, bordo, ya da alacalı, el şeklinde (zaten palmatum lafı buradan gelir), ya da ince tül, dantel gibi olabiliyor (A. p dissectum).
A p dissectum atr.
Acer palmatum butterfly
Yeşil türler, renklilere göre daha zahmetsiz, hızlı gelişirler, sonbahar renkleride kırmızıdır (bence daha güzeller). Bordo yapraklılar biraz zahmetli, rutubet ve serin ortamlar esas tercihleri. Bitkilerde dikkat edilecek en önemli nokta, rutubetli çimen ya da toprak üzerinde yarı gölgeli bir alana, humuslu iyi toprakla dikimin yapılmasıdır. Rutubet bu bitkilerin gelişimini arttırıyor. Beton zemin içine, yol kenarında, tam güneşe dikilen bitkinin yaprakları ağustos aylarında çok su kaybedip, kavruluyor, sonraki senelerde de zor gelişiyorlar.
Japon Akça ağaç, su
Kışların soğuk, karlı, yazların rutubetli geçtiği tüm asitli topraklarda ( siyah ormansı, yumuşak toprak) ve serin bölgeler de, Japon Akça ağaclar yetişebilir. Gölet kenarları Japon Akça ağaçları için mükemmel yerlerdir.
Uyarmalıyım, gündüz güneşte bu bitkileri sakın sulamayın. Yapraklar yanabiliyor. Suyunu, güneş yokken verin. Çok sıcaklar da bile akşam vakti yaprakları ıslatmayın, kökleri sulayın, bu bitkiler çok hassas…
Acer palmatum tohum
Üretimleri sonbahara doğru ürettikleri kanatlı tohumlardan yapılıyor. Bu tohumlar toprağa dökülürse kendiliğinden yeni yavrular filizleniyor. Daldan çeliklemekte bir diğer üretim şekli , ama tohumdan üretim en eğlencelisi..
A p dissectum a.
Yere doğru söğüt gibi büyüyen türleri (A.p. dissectum), kışın kızılcık gibi kırmızı gövdeli olanları (A. senkaki), mükemmel renk alan (A.p Japonicum) türleri, bir de görüp de aşık olacağınız (A. Shirasawanum) ‘u tavsiye edebilirim.
Acer p.
Çok değişik türleri olan bu bitkiyle ilgilendikçe, türlerin sonu yokmuş gibi gelebilir, ama, buna değer!.
Not:
Bu bitkiden mükemmel bonsai’ler yapabilirsiniz…
Murat Pilevneli.

2 Ocak 2013 Çarşamba

bonsai çeşitler (netten alıntı)


GÖVDENİN ŞEKLİNE GÖRE


Formal Upright (Chokkan)

Ağacın tek ve düz yukarı doğru uzanan bir gövdesi vardır. Kökler tabanda her yöne dağılır şekildedir. Dallar sağ sol ön ve arkadan bakıldığında simetrik olmalıdır.


Informal Upright (Moyogi)

Gövde kavisli ve hafif yana yatık olabilir. Zirve mutlaka tabanın üstünde olmalıdır.


Slanting (Shakan)

Gövde saga yada sola eğimli sekildedir. Dallar ağacın her iki yanındada büyümelidir.


Cascade (Kengai) Semi Cascade (Han-Kengai)

Gövde bükümlü olarak saksıdan aşağı doğru büyümelidir. Dallar aşağı doğru saksıyı geçmezse semi cascade geçerlerse cascade stilidir.


Coiled (Bankan)

Gövde aşırı derecede kıvrımlıdır. Bazı durumlarda gövde kendine sarılırcasına kıvrılmıştır.


Literati (Bunjingi)

Bu stilde ince bir gövde ve genellikle yukarda toplanmış dallardan oluşur. Tarzı zarifliktir.


Twisted (Nejikan)

Bütüm gövde kıvrımlıdır. Kıvrımlar bitkinin doğası gereği kendinden oluşmaktadır.





AĞACIN GÖVDE SAYISINA GÖRE


Single-Trunk (Tankan) : Tek gövdeli

Twin-Trunk (Sokan) : Çift Gövdeli

Three-Trunk (Sankan) : Üç Gövdeli

Five-Trunk (Gokan) : Beş Gövdeli

Clump (Kabudachi) :

Bu stilin özelliği dalların kümelenmiş gibi birbirine çok yakın şekilde olması ve bir kökten büyümesidir.





KÖKLERİN ŞEKLİNE GÖRE


Exposed Root (Neagari)

Bonsainin kökleri dışarıda büyümektedir. Çıplak kökler bitkiyi sanki uzun yıllar çok zor koşullarda kalmış gibi gösterir.


Sinuous (Netsuranari)

Çok sayıda daldan oluşur ve bu dallar farklı köklerden büyümüş gibi görünür fakat hepsi toprağın altındaki bir kökten büyümüştür.


Raft (Ikadabuki)

İsmi sal(raft) gibi olmasından gelmektedir. Buradaki dallar toprağa gömülmüş ana daldan çıkmışlardır.





DALLARIN ŞEKLİNE GÖRE


Broom (Hokidachi)

Bu şekil ters çevrilmiş bir süpürge(broom) gibidir. Gövdenin yaklaşık ortasında her yöne dağılan küçük dallardan oluşur.


Wind-Swept (Fukinagashi)

Tüm dallar ve gövde çok kuvvetli bir rüzgarın etkisinde kalmış gibi bir yana doğru eğrilir.


Extended (Sashieda)

Bir yana doğru büyümüş kalın tek bir dalının olduğu tek gövdeli bir ağaçtır.





DÜZENLEME ŞEKLİNE GÖRE


Group Planting (Yose-Ue)

Sığ bir saksıya bir grup aynı cins ağacın dikilmesiyle oluşturulur.


Rock-Grown (Ishitsuki)

İki çeşidi vardır. Birincisinde ağaç direk bir kaya parçasının üstünde büyümektedir. Diğerinde kökler kayanın üzerinden uzanıp toprağa yetişmektedirler.



Hazırlayan : Bonsaitr Sitesi tarafından hazırlanmıştır.



31 Aralık 2012 Pazartesi

japon bahçeleri (netten alıntı)

Seiwa-en Seiwa-en
Seiwa-tr, "saf, berrak bir uyum ve barış bahçesi," Missouri Botanical Garden, ülkedeki en eski botanik bahçelerinden biri de 14 dönüm arazi üzerinde yer almaktadır. Seiwa-en, “garden of pure, clear harmony and peace,” is located on 14 acres at the Missouri Botanical Garden, one of the oldest botanical gardens in the nation. 1977 yılında adanmış Japon Bahçesi, merhum Prof Koichi Kawana, bir Japonya, yerli ve University of California, Los Angeles, çevre tasarım ve peyzaj mimarlığı ile ilgili öğretim görevlisi tarafından tasarlanmıştır. The Japanese Garden, dedicated in 1977, was designed by the late Professor Koichi Kawana, a native of Japan and lecturer on environmental design and landscape architecture at the University of California, Los Angeles.
Cherry blossoms Aksine çarpıcı heykel, gösterişli bitkiler ve çiçeklerle dolu tipik bir bahçe daha, Japon Bahçesi görüntüleyici kişisel yorumlanması ve keşif heyecanını izin verilen, bir monokromatik understatement. Rather than the typical garden filled with striking statuary, showy plants and flowers, the Japanese Garden is a monochromatic understatement, in which the viewer is permitted the thrill of personal interpretation and discovery. Bu bahçeler, kendi ana özellik olarak bir göl ile, 17. ve 18. yüzyıllarda Japon derebeyleri ya Daimyo arasında popüler oldu. Such gardens, with a lake as their main feature, were popular among the Japanese feudal lords or daimyo of the 17th and 18th centuries. Çünkü geniş çim alanlar, bu tarz için benzersiz açıklık hissi sahip. Because of the extensive lawn areas, they possess a feeling of openness unique to this style. Japon Bahçesi de önceki yüzyıllarda Japonlar tarafından geliştirilen çeşitli bahçe stilleri içerir. The Japanese Garden also includes various garden styles that were developed by the Japanese in prior centuries.
Büyük bir dikkatle Bahçe fazla yeşillik daha bahçe yapmak tasarımı birçok kavramları birleştiren, geleneksel otantik olacağını sağlamak için Seiwa-tr ile alınmıştır. Great care was taken with Seiwa-en to ensure that the Garden would be traditionally authentic, incorporating in its design many concepts that make a garden more than greenery. Farklı bakış noktalarından görüntülerken Seiwa-tr ziyaretçinin güzelliği farklı yönlerini göreceksin. The visitor to Seiwa-en will see distinct aspects of its beauty when viewing it from different vantage points. Bu komisyon kuru çakıl bahçeler gibi, minimal dikimleri ile bazen dikkatle tasarlanmış şelaleler, plajları ve adaları, featuring, mikrokozmos bir dünyadır. It is a world in microcosm, featuring carefully designed waterfalls, beaches and islands, sometimes with minimal plantings, as in the raked dry gravel gardens.
Japanese Garden Sanat olarak Bahçe The Garden as Art
Japon Bahçesi geleneği ve eşsiz bir Japon sanat formu olarak sentezlenmiş kültürel etkilerin çokluğu yüzyıllardır gelmifltir. The Japanese Garden has evolved from centuries of tradition and a multiplicity of cultural influences synthesized as a uniquely Japanese art form. Şinto, Japonya'nın ilk büyük din, Şu ağaçlar, kayalar ve akarsuları ibadet geldi. From Shinto, Japan's first major religion, came the worship of trees, rocks and streams. Zen Budizm itibaren doğanın sembolik bir versiyonu, ve bugün bile Japon sanatının çok karakterize bir kemer sıkma ve sadelik gibi bahçe kavramı geldi. From Zen Buddhism came the concept of the garden as a symbolic version of nature, and an austerity and simplicity that characterize much of Japanese art even today. Her iki kaynaktan doğa için bir saygı geldi. Seiwa-tr geleneği, sembolizm ve saygın bir kültür felsefesi yaratmıştı "saf, berrak bir uyum ve barış bahçesi." From both came a reverence for nature. Seiwa-en has recreated the tradition, the symbolism and the philosophy of a respected culture in the “garden of pure, clear harmony and peace.”

Gölü ve Adalar The Lake and the Islands
Seiwa-en temel özelliği, dört dönümlük göl, herhangi chisen kaiyushiki başlıca tasarım öğesi, ya da "ıslak-yürüyüş" bahçesidir. The main feature of Seiwa-en is the four-acre lake, the principal design element in any chisen kaiyushiki, or “wet-stroll” garden. Chisen bahçe tüm Japon bahçe tasarımları arasında en ortodoks ve popüler tarzı. The chisen garden is the most orthodox and popular style among all Japanese garden designs. Göl düzensiz şekli olduğunu. The lake is of irregular shape. Onlar gölün çevresine farklı yerlerde farklı manzaralar gözlemlemek için bahçe ziyaretçinin izin çünkü böyle formları popülerdir. Such forms are popular because they permit the garden visitor to observe different vistas from divergent locations around the lake's perimeter.
Su çakıl okyanus dalgaları temsil kalıpları içine kesinti yapılır kuru bahçe gibi, ya da sembolik, okyanus simgeleyen göl gibi ya aslında, her zaman mevcuttur. Water is always present, either actually, as in the lake symbolizing the ocean, or symbolically, as in the dry garden where the gravel is raked into patterns representing waves on the ocean. Küçük şelaleler dağ kaskadlar öneririz. The small waterfalls suggest mountain cascades. Mavi Boulder Cascade, Seigan-no-taki, cennet, yeryüzü ve insan simgeleyen üç büyük adımlar ile inşa edilmiştir. Cho-on-baku Tidal Sound Şelale olduğunu. The Blue Boulder Cascade, Seigan-no-taki, is constructed with three great steps symbolizing heaven, earth, and man. Cho-on-baku is the Waterfall of Tidal Sound. Water sesler bu ortamda müzik vardır. Water's sounds are music in this environment.
Japanese Garden Göl dahil dört ada vardır. Included in the lake are four islands. Kaplumbağa Adası ve Crane Island, Japon irfan uzun ömürlü hem semboller, halka erişilemez. Tortoise Island and Crane Island, both symbols of longevity in Japanese lore, are inaccessible to the public. Hayır köprüler onlara ulaşmak. No bridges reach them. Crane Island üzerinde, ağaçlar su üzerinde uzatmak uçuş vinç kanatlarını temsil dikti. On Crane Island, trees planted to extend over the water represent the wings of cranes in flight. Kaplumbağa Adası üzerinde kaplumbağa kafası adanın kuzey ucundaki eğimli taş, kuyruk ters sonunda, ve bacaklar her iki tarafta taşlardır. The head of the tortoise on Tortoise Island is the tilted stone at the north end of the island, the tail is at the opposite end, and the legs are stones on both sides. Kaplumbağa Adası başında suda iki ek taşlar diğer kaplumbağa yüzme öneririz. Two additional stones in the water at the head of Tortoise Island suggest other tortoises swimming.
Japon Bahçesi göle üç büyük kayalar oluşturduğu Cennet Adası, bahçe sembolik merkezidir. Paradise Island, formed by three large boulders in the Japanese Garden lake, is the symbolic center of the garden. Taş genellikle hemen hemen her zaman olmayan sayılar gruplaşmalar kullanılan önemli özellikleri, üç ya da beş vardır. Stone are important features, almost always used in groupings of uneven numbers, typically three or five. Taşlar bahçe belkemiğini oluşturan ve peyzaj istikrar duygusu katmaktadır. Stones form the backbone of the garden and lend a sense of stability to the landscape.
Nakajima, Teahouse Adası, içteki adadır. Nakajima, Teahouse Island, is the innermost island. Bu iki köprülerle anakaraya bağlanmıştır. It is connected to the mainland by two footbridges. Narin, otantik kır kahvesi Nagano Prefecture, Japonya Missouri'nin kardeş devlet bir hediye. The delicate, authentic teahouse is a gift from Nagano Prefecture, Missouri's sister state in Japan. Geleneksel yöntemlere göre Nagano yılında inşa edilmiş ve daha sonra St Louis sevkiyat için sökülmüştü. It was constructed in Nagano according to traditional methods and was then dismantled for shipment to St. Louis. Matsumoto City Japon ustaların bir ekip teahouse yeniden ve yapının tamamlanması anlamına ayrıntılı Şinto töreni gerçekleştirmek için St Louis gitti. A team of Japanese craftsmen from Matsumoto City traveled to St. Louis to reconstruct the teahouse and perform the elaborate Shinto ceremony signifying the structure's completion.
Geleneksel Köprüler Traditional Bridges
Bahçe tasarımı da değil sadece kıyıya adaya geçiş için bir araç olarak, aynı zamanda bahçe ziyaretçilerin su görüntüleme keyfini noktaları sağlamak amacıyla geleneksel Japon köprülerin kullanımı içerir, yeşillik ve aşağıda balık yüzme üzerindeki güneş ışığı yansımaları. The garden design also incorporates the use of traditional Japanese bridges, intended not solely as a means of crossing from island to shore, but to provide points where garden visitors can enjoy viewing the water, the reflections of sunlight on foliage and the fish swimming below.
Japanese Garden Bunlardan ilki kuzeybatısında anakara ile Teahouse Adası bağlayan Drum Köprüsü veya Taikobashi vardır. The first of these is the Drum Bridge, or Taikobashi , which connects Teahouse Island with the northwest mainland. Adını suda kendi yansıması bir daireyi tamamlar onun yuvarlak, bahseder. Its name alludes to its round shape, which completes a circle in its own reflection in the water. Bu sekoya inşa edilmiştir ve doğal görünümünü korumak için boyasız bırakılır. It is constructed of redwood and is left unpainted to preserve its natural appearance. Tambur Köprü her iki ucundaki dört Mesajları tepesi bronz kapaklar giboshi denir. Bronze caps topping the four posts at each end of the Drum Bridge are called giboshi .
Ayrıca Teahouse Island önde gelen, ancak güneyde kıyıya geçerken, bir ahşap çerçeve üzerine günlükleri bir satır taban inşaat ile, Toprak Köprüsü veya Dobashi olduğunu. Also leading from Teahouse Island, but crossing to the south shore, is the Earthen Bridge or Dobashi , with a base construction of a row of logs over a timber framework. Köprünün dış kenarları zambak çim ile kaplı. The outer edges of the bridge are lined with lily turf. Ayrıca güneybatı lakeshore parçası Yatsuhashi adlandırılan benzersiz bir zig-zag köprüsü, bir isim anlamı "sekiz köprü" ve Mikiwa Eyaleti, Japonya, bir yere bakarak nerede 10. yüzyılda sekiz kanal içine dallanmış tek bir nehir. Also part of the southwest lakeshore is a unique zig-zag bridge called Yatsuhashi , a name meaning “eight bridges” and referring to a place in Mikiwa Province, Japan, where in the 10th century a single river branched into eight channels. Her kanal süsen kitleler büyüdü etrafında bir köprü tarafından çizilmişti. Each channel was crossed by a bridge around which grew masses of irises. Bu ideal köprünün her iki tarafına yerleştirilen toprak dolgulu iris yetiştiricilerinin tarafından Seiwa-tr de taklit edilir. This ideal is emulated in Seiwa-en by soil-filled iris planters placed on both sides of the bridge.
Japanese Garden lantern
Fenerler The Lanterns
Bahçe boyunca kar onların şemsiye gibi çatılar ve çevresindeki manzara üzerindeki yanma titriyor gelen ışık üzerine yığılmış zaman iyi takdir karla görüntüleme fenerler veya yukimi doro gibi tarihi öneme sahip fenerler, vardır. Throughout the garden are lanterns of historic significance, including snow-viewing lanterns or yukimi doro , best appreciated when snow is piled upon their umbrella-like roofs and the light from its firebox flickers on the surrounding landscape. Bahçe girişinde duruyor biri 1904 Dünya Fuarı'na korunur. The one that stands at the entrance to the garden is preserved from the 1904 World's Fair. Teahouse Adası'nda bir başka kar-izleme fener kaplayan göl öne Suwa City, Japonya, St Louis kardeş şehir bir hediye. Another snow-viewing lantern occupying lakeside prominence on Teahouse Island is a gift from Suwa City, Japan, the sister city of St. Louis.
Su üzerinde arching Rankei fener, eşsiz 19. yüzyıl tarzı. Arching over the water is the Rankei lantern, a unique 19th-century style. Bu, feneri görüntü su içinde yansıtılır şekilde yerleştirilir. This lantern is placed so that its image is reflected in the water. Diğer geleneksel fenerler Kasuga ve Oribe fenerler vardır. Other traditional lanterns are the Kasuga and Oribe lanterns. İkincisi olağanüstü bir Hıristiyan teamaster, Furuta Oribe tarafından dizayn edilmiştir. The latter was designed by an outstanding Christian teamaster, Furuta Oribe. Kasuga fener Nara yakınlarındaki Kasuga Tapınağı sonra adlandırılır. Kasuga lanterns are named after Kasuga Temple near Nara. Kasuga Tapınağı, geyik parkı ünlüdür, bu yüzden, yanma oyulmuş geyik nedeni. Kasuga Temple is famous for its deer park; thus, the reason for the deer carved on its firebox. 14. yüzyılda tanıtılan, fenerler ve diğer taş aksesuarlar Japon çay bahçeleri önemli bileşenleridir. Introduced during the 14th century, lanterns and other stone accessories are important components of Japanese tea gardens.
Japanese Garden Kış Bahçesi The Garden in Winter
Japon Bahçesi, kar bir çiçek olarak kabul edilir. In the Japanese Garden, snow is considered to be a flower. Kar çıplak dalları ve bahçe aksesuarları üzerinde biriken bu şekilde bahçe inceleyen önemli bir unsurdur. The way that snow accumulates on bare branches and garden accessories is an important element of garden viewing. Kışın, şekiller ve kontrastlar bahçe görsel zevkleri haline, ve bahçede birçok unsuru kar onların zarif formlar çizer zaman takdir edilmek içindir. In the winter, shapes and contrasts become the visual pleasures of the garden, and many elements of the garden are meant to be appreciated when the snow delineates their graceful forms.

bonsai yetiştiriciliği netten alıntı

yetiştiriciliği
Eğer bahçeli bir eviniz varsa, Japonlara ait dünyaca ünlü bonsa yetiştiriciliği işini yapabilirsiniz. Minyatür ağaçların her zaman için piyada geçerli ve ve oldukça da kazançlı bir iş. Fakat teknikleri çok iyi bir şekilde öğrenilmelidir.

Yaklaşık 4000 yıl önce Mısır’da saksıda ağaç yetiştirmek ile başlayan , Çinlilerin estetik çalışmalarıyla yeni bir boyuta ulaştı. Çinden sonra Japonya’ya ulaşarak bonsai adını aldı ve sanat sıfatına kavuştu. Bonsai; bu şekilde bir sanat dalı olarak tüm dünya tarafından bilinmiş ve dokunduğu herkesesim ruhunu dinginleştirmiştir ve kendilerini birer sanatçı gibi hissetmelerini sağlamıştır.
Asya’da kendini bulan bu sanat türünün, Avrupa ve Asya Kıtasını birleştiren ülkemizile tanışması son birkaç yıl içinde gerçekleştirmiştir. Türk insanları; doğayı sevmeyi, ona saygı ve hayranlık duymayı çoktan öğrenmiş olsa bile bonsai ile yeni tanışmıştır.
Bonzai çeşitleri, türleri ise kısaca akçaağaç, ardıç, göknar, akasya, zelkova, şimşir, cücenar, muşmula, söğüt ve çamlardır.
Eğer siz de bonsaiden para kazanmak, bonsai yapıp satmak istiyorsanız bonsai yetiştirme konusunu derinlemesine öğrenmelisiniz. Bonsai hakkında detaylı bilgiler alacağınız web sitelerinin linklerini aşağıda paylaşıyoruz. Bol kazançlar dileriz.
www.bonsaitr.com